İnsanlığın antik dünden çağdaş bugüne yolculuğu, yaşanan tüm acılara karşın soylu bir arınma sürecidir.
Vicdan ve pişmanlık duygusu bu yolculukta insanı yönlendiren güçlü rehberler olmuşlardır. Bu süreci en iyiye ulaşma yolunda bir aydınlanma hareketi olarak tanımlamak da mümkün.
Dünya minik bir köye dönüştükçe, insanlar üretimin ve piyasanın etrafında işbirliğini geliştirdikçe birbirini daha iyi tanıyor. Düşmanlığın yerini ortak insanlık değerleri alıyor. Menfaatler ortaklaştıkça geri dönülmez bir birlik süreci sağlam adımlarla örülüyor.
Turizm, sadece Otellerde insanları konaklatıp evlerine yollamakla sınırlı? Bakın, Otellerde üretilen mal ve hizmetler için nasıl bir zincir var; tur operatörü bu ürünü satın alıyor.
Pazarını oluşturan ülkelerde ajanslara ve matbaalara bu ürün ve hizmetleri sunduğu kalın broşürler bastırıyor. O ülkelerden uçaklar kiralıyor. O ülkelerden ofisler satın alıyor. O uçaklarda, o ofislerde yerli çalışanları işe alıyor. O ülkelerde yazılı ve görsel mecralara reklamlar veriyor. Bu zincirin halkaları buradaki bir komiden Pazar ülkedeki bir matbaa çalışanına kadar binlerce insanı kucaklıyor.
Piyasanın gücü insanları birleştiriyor.
Böylece, başlıktaki ilginç kavramı da biraz açmış oldum. Zaman ile insanlığın hem bireysel hem toplu ayıpları arasında bir ters orantı olduğunu vurgulamak istiyorum. Ama, bu gelişimi maddi altyapısından soyutlayarak mutlaklaştırmak da yanılgı olur.
İnsanlık tarihinde üretim ve paylaşım sistemlerindeki gelişimin bu süreçte belirleyici rolü vardır. Üretim ve paylaşım yaygınlaştıkça, yaşam kalitesi yükseldikçe insanlık ayıplarına karşı daha objektif ve daha pişman bir ruh haline girdi.
Bu, biraz da insanın hem kendisini hem de birbirini tanıması ile yakından alakalı. Ama bu aydınlanma asla kolay bir süreç olarak algılanmamalı.
Bugün uygarlığın zirvesi olarak gördüğümüz Batı’nın skolastik dönem olarak bilinen karanlık taassup çağı sekiz yüz yıl sürdü. Ki akla hemen geliveren birkaç ayıp olarak farklı olanlara tahammülsüzlük, cadı damgası vurarak kadınları yakmak, meleklerin cinsiyetini tartışmak. Haçlı seferlerindeki yağma ve zulüm.
Kent yaşamı ve piyasa ekonomisi insanı ortak bir zeminde bir arada ve işbirliği içinde yaşamaya zorladıkça insanlık defolarından daha hızlı kurtulma olanağı elde etti.
Zira, kent yaşamında bireyin özgürlüğünün sınırı diğerinin hoşgörüsüne kadardır. Öteki bireyin özgürlüklerinin başladığı yerde biter. Bu arınmanın 1960lar sonrasında daha da hız kazandığını görüyoruz. Bunun için birkaç uç örneğe bakmak yeterli olacaktır.
1960'lara kadar kürk giymek bir statü sembolü idi. Hatırlarım, çocukluğumda magazin dergilerinin sosyeteden haberler sayfalarında sırtına vizon kürk giymiş hanımefendilerden hayranlıkla bahsedilirdi. Derken insanlık üretim sisteminin dayattığı yeni bir bakış açısı ile tanıştı hayvanlarla ilişkilerinde. Hayvan hakları insanlığın ortak ve de yerel hukukuna girdi. Bugün kürk ile dolaşan kadınlara katil muamelesi yapılıyor, desem abartmış olmam.
Yavaş yavaş büyük insanlık olarak isimlendirmeye hazırlanmamız gereken evrenin bu seçkin varlığı her gün başka bir ortak suçu ile yüzleşip özeleştiri yapmaktan çekinmiyor.
Bu yüzleşme sadece sosyal alanlarla sınırlı değil. Aydınlanan insan hayatının hiçbir aşamasında dolaylı ya da doğrudan hiçbir suça ortak olmamak iradesine sahip oluyor. Bu alana tüketim de dahil.
Büyük insanlık suça ortak olmamak iradesinin odak noktasına tüketimi alıyor gibime geliyor. Bu süreci kavrayamayan ve şimdiden önlemlerini alamayan şirketler yakın gelecekte büyük sıkıntı yaşayabilir.
Ben kafama estiği şekilde üretirim, müşteri de seve seve bu ürünü alır ezberini bozmaya başlamak zamanı geldi, geçiyor. Yakın gelecekte elinizden sabun gibi kayabilecek pazar payının arkasından ağıtlar yakmanız büyük bir ihtimal. Üretim süreçlerinizdeki hijyen, ürününüzdeki kalite, fiyat avantajı ve sunum aşamasındaki bütün atraksiyonlarınız işe yaramayacaktır bu aşamaya gelindiğinde.
Bir başka örnek vereyim. Bundan on-onbeş yıl önce mutfakların arkasına dadanan kedi, köpek gibi hayvanları tekme tokat kovdururdu Otel yöneticileri.
Müşterilerin gözü önünde hem de. Çuvallara doldurup kilometrelerce öteye bırakılırdı hayvanlar. Bugün kimi oteller biliyorum, bu konuda son derece uygar önlemler almış, bu hayvanların müşterileri rahatsız etmeyeceği özel mekanlar oluşturmuş ve düzenli olarak besliyorlar. Bu uygulamalarını da gurur duyarak müşterilerine gösteriyorlar.
Farkında mısınız bilmem, ama bu uygulama özellikle yabancı konuklarımız nezdinde güçlü bir rekabet avantajı. Bakın, piyasa işletmeleri nasıl eğitiyor.
Yakın gelecekte üretim süreçlerinizin arka planı önem kazanacak müşteri tercihlerinde. Birkaç kriter söz konusu bu arka plana ait. Karar verme aşamasındaki insan kolayca ulaşabileceği mecralardan çalışanlarınızın sosyal koşullarını sorgulayacak.
Hiç kuşkunuz olmasın, bilginin ışık hızı ile seyahat ettiği dünyamızda bu koşulları öğrenmesi hiç zor olmayacak. Birkaç tık bunun için yeterli. Zenginleşen insanın önündeki yeni gündem kendisi ile hesaplaşmaktır. Bu hesaplaşmaya, tatil yaptığı ülkelerde ve tatil mekanlarında insana verilen önem de dahildir.
Bakın, büyük insanlık çocuk işçilere ve insanlığın ortak vicdanını kanatacak ortamlarda yaptırılan üretimden gelen ürünleri boykot etmeye başladı bile. İşveren, müşteri, çalışan denklemini adil çözümlere ulaştıramayan şirketlerin işi giderek zorlaşacak. Otellerinize gelen müşteri odalarda, eğlence ünitelerinde, havuzda, plajda, restaurantlarda sunacağınız kalite ve ihtişam kadar, çalışanlarınızın gözbebeklerinde de bir ışıltı arayacak.
Yaptığı işten, verdiğiniz yemeklerden, aldığı maaştan, gördüğü muameleden, giydiği üniformadan, geleceğine duyduğu güvenden kaynaklanan ışıltı olmazsa işiniz zor. Animatörlerin bire bir kurdukları dostluk ilişkilerini kullanarak doldurttukları anket formları sizi yanıltmasın. Animatörün tatlı dili ile manüple ederek doldurttuğu o formlar genelin duygu ve düşüncelerini yansıtmaktan uzak olacaktır o gün.
Büyük insanlık sadece çalışanların durumunu dikkate alıyor dersek, bu soylu süreci eksik anlatmış oluruz. Doğaya saygı da çok önemli bir kriter olmak üzere. Enerjisini doğayı tahrip etmeden sağlayan işletmelerin bir adım öne geçeceğini tahmin etmek zor değil.
Doğal kaynakları ekonomik kullanan, geri dönüşümlü ürünlere öncelik veren Oteller hayati bir rekabet avantajı elde edecek. Büyük insanlık yakın gelecekte Otellerinizde yediği yiyeceklerin kaynağını da sorgulayacak. Doğal, hormonsuz, ilaç kullanılmamış, organik gıdalar bugün maliyeti yüksek olsa da gelecekte sizin tercih edilmenizi sağlayacak.
Yarın tur operatörlerinin müşteri feedback’i, kamuoyu baskısı ve pazar araştırmalarına bağlı olarak karşınıza kontratların yanı sıra şöyle bir sorgulama formu ile dikildikleri gün bocalamayın sakın;
Çalışanlarınızın memnuniyeti. Çalışma koşulları. Ücretleri. Barınma yerleri. Kentten Otelinize taşınma koşulları. Mesai süreleri. Yemekleri. İşyerinizde mobbing var mı? Nasıl önlemler alıyorsunuz?
Otelinizin sosyal sorumluluk projelerinde ne ölçüde yer aldığı. Özürlüler,farklı cinsel tercihi olanlar,çocuklar,yoksullar,evsizler ile ilgili projelerde rolünüz var mı?
Enerji, su gibi doğal kaynakları temin etme yöntemleriniz, kaynaklarınız. Bu kaynakları nasıl kullandığınız. Hayvanlar ile ilgili politikalarınız. Hayvan haklarına ne ölçüde saygı duyduğunuz.
Başta da söyledim. Sakın ola ki bu sorgulamalara önemsemez tavırlarla, baştan savma cevaplarla çözüm bulduğunuzu sanmayın o gün. Bu sorulara istediğiniz cevabı verebilirsiniz. Ama dediğim gibi, bilgi ışık hızı ile ulaşıyor her yere. Foyanız çok çabuk çıkar ortaya. İnternet çıktı çıkalı yalancının mumu yatsıya kadar da yanmıyor artık. İnanmayan internetteki müşteri şikayet sitelerine bakabilir. Kapınızdan mutsuz ayrılan bir müşterinin şikayetlerini milyonlara ulaştırması en fazla on dakikasını alıyor.
Bir de yalancı damgası yersiniz.
Ayıp / Zaman eğrisini takip edin. Zaman geçiyor, büyük insanlık daha büyük bir istek ile ayıplarından kurtuluyor. Birey vicdanı giderek daha güçlü bir silaha dönüşüyor.
Comments