Teknolojinin gelişmesi hayatımızda geri dönülemez olumlu ve olumsuz değişikliklerin olmasını sağladı, hayatın her alanında olduğu gibi sosyal ilişkilerimizin de bambaşka bir boyuta geçmesine neden oldu. Bununla paralel sosyal medya platformlarının yaygınlaşması yüz yüze iletişimi sanal bir ortama taşıdı, varoluş bu alanlara indirgendi, birlikte paylaşımlar azaldı, yalnızlık ve buna bağlı psikolojik sorunlarda artış olmaya başladı. Mutluluk kavramı çoğu kişi için artık sosyal medyada yansıtılan algılara endeksli diyebiliriz. Kendi mutluluğumuzu başkalarının yaptığı paylaşımları kıyaslayarak konumluyoruz. Onların yansıttığı mutlu göründükleri anları kıskanıyor, daimi bir mutluluk varmış gibi kendimizde onlara göre eksik ne yaptığımızı düşünüp huzursuz oluyoruz. Bu durum artık özellikle ergen bireylerde kendisini fazlasıyla hissettiriyor. Yapılan araştırmalara istinaden Amerika’ da gençler arasında ölüm sebeplerinde motor kazalarından sonra intihar ilk sırada geliyor, temel neden olarak da tatminsizlik, anlam boşluğu gösteriliyor. Yeni ilişki biçimleri ve algıların birbirine geçtiği, yönlendirmelerin kafa karıştırdığı bir dönemde neye inanacağımızı, hangi doğruya güveneceğimizi şaşırıyor, hangi yöne gideceğimize karar verebileceğimiz kılavuzlar arıyoruz. Algı bombardımanın neden olduğu karmaşıklığının diğer bir sakıncası doğruların yer değiştirmiş olması. Sanal gündemin dışında bir duruş sergilemek artık normal değilmiş gibi algılanıyor. Bu gündemin dışında kalmayı tercih ettiğinizde adeta dışlanıyorsunuz. Yani makul olmayan tutum ve düşünce o kadar çok değer görüyor ki makul olan neredeyse delilikle itham ediliyor. Medyanın, mesajların, sosyal medyanın olumsuz etkilerinin en çok hissedildiği bir alan da insanların dış görünüşleri üzerinde oluyor. Çarpıtılmış, gerçek olmayan bir söylemle ideal olarak sunulan beden imajına benzemek için insanlar artık can atıyor. Başarılı ve ya başarısız olmak, mutlu olmak ya da olmamak neredeyse ideal bir dış görünüş-güzelliğe endeksli bir durumda. Popüler kültür ikonlarına ve ünlülere benzemek amacıyla estetik operasyonlar artık orta okul seviyesine gelmiş durumda, her yıl dünyada açlık sorununu bitirebilecek miktarın üzerinde para kozmetik sektöründe harcanıyor. Dış görünüş metalaştı, güzellik ölçülebilir somut bir alana indirgendi, kusursuzluk peşinde koşmak ulvi bir amaç oldu. Algı dünyasında ne olduğundan ziyade nasıl göründüğü daha önemli. Kalıplaşmaya başlayan olumsuz algıları birden değiştirmek çok zor, yel değirmenlerine karşı savaşmak gibi bir şey, ama oturup şikayet etmek yerine düzeltmeye bir yerden başlamak gerekiyor. Bununla beraber umut verici gelişmeler de yok değil, bahsettiğimiz medya algısının olumlu bir yönü farkındalık ve duyarlılığın geçmişe kıyasla olumlu yönde ilerliyor olması. Her ne kadar en çok izlenen, takip edilenler ‘kusursuz dış görünüşe sahip’ olarak sunulan popüler kültür temsilcileri olsa da farklılıkların temsiliyetiyle ilgili olumlu adımlar atılıyor, dış görünüşü ‘ideal’ olmayan kişiler medyada daha çok görünür olmaya başladı, başlamalı da. Farklılıkları olan bireyleri sosyal medya sayesinde de daha çok görebiliyoruz. Olumlu örneklerin artması ve görünürlüğün sağlanması kapsayıcılık ve ‘normal’ algısının pozitif ilerlemesi bağlamında çok önemli. Olumlu algıların sağlanması için küçük yaşlardan itibaren medyaya eleştirel bakış açısı kazandırmaya yönelik eğitimlerin verilmesi gerekiyor. Özendirici, yönlendirici mesajlara karşı eleştirel bir bakış açısı geliştirilmezse girdaba kapılıp savrulmak ve algı tuzağına düşmek işten bile değil. Görünenin ötesini görmek dileğiyle…
Görünenin Ötesini Gör / Emre Erdal
Güncelleme tarihi: 20 May 2020
Comments