İster çalışan anne olun, ister hiç iş hayatına atılmamış veya çocuğu için işine ara vermiş... Şu günlerde hepimiz çocuklarımızla çoğunlukla evdeyiz. İşe gidenler korku içinde evine dönerken, evdekiler bir an olsun endişe etmeden kaçabilmek için can atıyor. Bir yanımız şükrediyor; sağlıkla çocuklarımızla bir arada olduğumuz için, diğer yanımız yorgun-bıkkın-bitkin 7/24 tüm kimliklerimizle aynı dört duvar arasında olmaktan.
Kimimiz tek çocuğu oyalama derdinde, öbürümüz kardeşlerin didişmesini çekmekte. Bazılarımızın çocukları online eğitimde ve anneler çocukları derse sokma eğiliminde, bazılarımızınki çok küçükler hiç başlamadı ama “Biraz dersleri olsaydı da üstümüzden gitseydi.” diye düşüncede. Okullu çocuklarımızın, öğrenci kimlikleriyle evde yüzleşmek o kadar da kolay olmadı. Zorla ders başına oturtmak, ders sırasındaki haylazlıklarına şahit olmak, diğer arkadaşından daha geride kaldığını görmek içimizi acıttı. Diğer açısı, evladımızın koşarak derslere katılması, gık çıkarmadan bilgisayarın başında bulunması, soruları birincilikle yanıtlaması, gururla dersi kapatıp, bizden onay alarak, başarının hayatımızın yıkıcı bir parçası olma değerinin ruhunun çok derinlerine farkında olmadan kazınması.
Kimimiz evli, kimimiz boşanmış. Bekar çocuk büyütmenin zorluklarına şu an girmeyeceğim. Diğerleriniz, evde sürekli kocanızla olmak o kadar da şahane olmadı değil mi? İşlerden, eve geç gelmesinden, rahat rahat Pazar kahvaltıları edememekten, akşam yemeklerinde yorgunluktan iki çift laf konuşamamaktan şikâyet ederken, şu gün iki kelam lafınız kısıtlı sanırım. Toplantı aralarında birbirinize gülümsüyor, arada karantina günlerinden bahsediyor, ayrı odalara geçtiğinizde de özlem duyduğunuz günleri düşünüyorsunuz herhalde. Ne kadar size ev işlerinde yardım etse de, kalabalık evde yapayalnız hissettiğiniz çok oluyordur. Yorgun düştüğünüz, her şeyin üstesinden tek başına gelmek zorunda hissettiğiniz, herkesin önüne getiren siz olurken, herkesin arkasını toplayan yine siz olmak fikren bile rahatsız ediyordur. Bazen eşinizi bencillikle bile suçladığınız oluyordur. Hatta boşanma evresine bile gelmiş olabilirsiniz ama ‘‘Biraz durup, gerçekten ne istediğinizi düşünün derim.’’ çünkü bu günler diğerlerinden farklı. Hepimiz için… Hem size, hem eşinize, hem çocuklarınıza… Kırgınlıklarınızın gelecekte şekil değiştirebileceğini düşünerek hareket ederseniz, belki hüsranlar biraz yumuşayabilir.
El kaldırın, kimler bir dostla baş başa bir kahve molasını dört gözle çekmiyor? Uzun banyolar yapmak, birisi seslenmeden tuvalette olmak, bulaşıkları toplarken gelen taleplerin yarattığı yük, yatakları yaparken evin başka bir köşesinin dağılmasının sizi de dağıtması... Durmadan pişirmekten hep toksunuz, soluksuz iştense hep yorgun, biliyorum, görüyorum, yaşıyorum.
O yüzden, siz de bilin ki; yalnız değilsiniz! Hepimizin duyguları bir. Evet görevlerimiz farklı, iş yoğunluğumuz, meslek seçimimiz, uğraştığımız hobiler ayrı ama hislerimiz, zaman zaman geldiğimiz o kara nokta aynı! Tıpkı lohusalıktaki gibi olamasak da sürekli güçlü durmak zorunluluğu, imkansızlığın içinde yılmamak, korkularla yaşamak ama hissettirmemeye çalışmak, sıkkınlığın içinde eğleniyormuş gibi yapmak, bırakın sevdiklerimizi kendimize bile yalan söylemek, sabaha gülümseyerek uyanmak zorunda hissetmek bazen yaşadığımız çıkmazlar. Aynaya bakınca bin bir surat görmek; bir gün kendinizi kocaman bir gülümsemeyle karşılarken, ertesi gün hüngür şakır ağlıyor olmak olası, içinizde yaşattığınız karmaşa normal.
Afallamış olabilirsiniz, güvensiz hissedebilirsiniz, ruhunuz daralmış, içiniz öfke dolmuş, düşünceleriniz dağılmış olabilir. Üretkenliğiniz gidebilir, uykularınızın düzeni değişebilir, karmaşanın içinde kararsızlıklarla kalabilirsiniz. Sabrınız daha hızlı tükeniyorsa normal. Şaşkınlığınız, yıpranmışlığınız zaman zaman zıvanadan çıkmanıza sebep oluyorsa kendinizi normal karşılayın. Lütfen, kendinize yüklenmeyin. Molalar verin. Çocuğunuzdan izin isteyin. Eşinizden yardım talep edin. Kendiniz için bakımlı olun, aynaları ihmal etmeyin. Her gün duygularınız ve alışkanlıklarınız değişiklik gösterebilir şaşırmayın, hepsini kabullenin, kendinizi anlayışla kucaklayın. Bir çocuğu büyütmek için koca bir köy gerekirken (Afrikalı atasözü), siz şu an (her zaman) koca bir dünyasınız onlar için. Düşünün hem ne kadar değerli göreviniz, hem ne kadar zor işiniz. O yüzden biraz da kendiniz için oluruna bırakın. Kitap okuyun, film izleyin, müzik dinleyin, dans edin, spor yapın, nefes çalışın, dua edin, hayaller kurun; size neyin iyi geldiğini kendiniz için bulun. Ve sakın unutmayın; yalnız değilsiniz, ne siz-ne duygularınız… Elbet, geçecek-bitecek bu günler ama önemli olan sizde nasıl bir iz bırakarak geride kaldığı. O yüzden tek çatı altına topladığınız anne, ev hanımı, eş, çalışan, kadın kimliklerinizi el ele tutuşturup, birbirine gülümsetin, birbirinden güç almalarını sağlayın.
Melis Sonkaya
Mayıs 2020
Comments